top of page

ALKOL-MADDE BAĞIMLILIĞI VE CEZAİ SORUMLULUK

Son yıllarda alkol ve madde bağımlılığı ile mücadele etmek amacıyla birçok önlem alınmıştır. Bu önlemler arasında, alkol ve madde satışının sınırlanması, gençlerin alkol ve madde kullanımına karşı bilinçlendirilmesi, bağımlılıkla mücadele eden merkezlerin açılması ve bağımlılıkla mücadele programlarının yürütülmesi yer almaktadır. Ancak, alkol ve madde bağımlılığı hala önemli bir sorun olarak devam etmektedir. Bu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde birçok olumsuz etki yaratır. Alkol ve madde kullanımı, suça yönelimi ve saldırgan davranışları artırabilir, ayrıca kişinin sosyal, psikolojik ve fiziksel sağlığını da olumsuz etkiler. Yasalar karşısında alkol ve madde kullanımı ve bağımlılığı saptanması büyük önem taşır. Ülkemizde, alkol ve madde bağımlılığıyla ilgili cezai sorumluluk ve bağımlılık ile ilişkili kısıtlanma durumları yasalarla belirlenmiştir. Bu yasal düzenlemeler, alkol ve madde bağımlılığına karşı mücadeleyi desteklemek için önemlidir. Örneğin, Türkiye'de alkol satışının belirli saatler arasında yapılması zorunluluğu ve 18 yaşından küçüklere alkol satışının yasaklanması gibi önlemler alınmıştır. Ayrıca, uyuşturucu madde kullanımı veya ticareti suç olarak kabul edilir ve cezai yaptırımlara tabidir. Sonuç olarak, alkol ve madde bağımlılığı hala önemli bir sorun olsa da, alınan önlemler ve yasal düzenlemelerle mücadele edilmektedir. Ancak, bu konuda toplumsal farkındalığın artırılması, daha fazla kaynak ayrılması ve bağımlılıkla mücadele programlarının daha etkili hale getirilmesi gerekmektedir. Bu, alkol ve madde bağımlılığıyla mücadeleyi destekleyecek ve daha sağlıklı bir toplum yaratmaya yardımcı olacaktır.

Alkol ve madde bağımlılığı, sadece bireysel sağlık sorunlarına neden olmakla kalmaz, toplumsal sorunlara da yol açabilir. Bu nedenle, yasalar ve cezai sorumluluklarla mücadele edilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, birçok ülkede, alkol ve madde kullanımı yasak olan alanlar belirlenmiştir ve bu yasaklara uymayanlar cezai yaptırımlara maruz kalabilirler. Ayrıca, trafik kazalarında alkol ve madde kullanımı da ciddi yasal sorumluluklara yol açabilir.Bununla birlikte, cezai sorumluluk konusunda tartışmalar da yaşanmaktadır. Bazıları, alkol ve madde bağımlılığına maruz kalan bireylerin suç işleyip işlemediğini değerlendirirken, bağımlılığın bir hastalık olduğunu ve bu nedenle cezalandırmanın yerine tedavi edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Günümüzde, alkol ve madde bağımlılığıyla mücadelede, cezalandırmadan çok tedaviye odaklanan yaklaşımlar benimsenmeye başlanmıştır. Bu yaklaşımlar, bağımlılıkla mücadele ederken, suç işleyen bireylerin de cezai sorumluluklarıyla yüzleşmesini sağlamaktadır. Bu şekilde, hem bireysel sağlık hem de toplumsal güvenlik açısından daha etkili sonuçlar elde edilebilir. Alkol ve madde bağımlılığı, günümüzde halen büyük bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.


Yasalar ve cezai sorumluluklarla mücadele edilirken, aynı zamanda bağımlılıkla mücadele eden tedavi yaklaşımları da önem kazanmaktadır. Hem bireysel sağlık hem de toplumsal güvenlik açısından, bağımlılığın önlenmesi ve tedavi edilmesi büyük önem taşımaktadır. Yapılan bir araştırmaya göre saldırı ve öldürmeye yönelik suçlarda %40-60 oranında, tecavüz suçlarında %30-70 oranında, aile içi şiddet suçlarında %40-80 oranında alkol kullanımı olduğu bildirilmiştir. Suç ile ilişkisi bakımından kullanılan maddeye özgü ruhsal ve çevresel özellikler de önemlidir. Örneğin kokain kullananlarda çok kısa sürede duygudurumda çökkünlük gelişebilir ve bu çoğu zaman diğer madde kullanıcılarında ortaya çıkan sonuçlara göre daha ağırdır. Kokain bağımlıları, hızlı bir şekilde gelişen toleransa bağlı olarak giderek artan kokain ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, çok kısa sürede çok büyük paralar harcarlar ve evlerini ya da diğer taşınmaz mülklerini satacak kadar ağır ekonomik krize girebilirler. Kişiler kokain satın alabilecek parayı temin edebilmek için, hırsızlık, gasp ve diğer suçlara yönelik davranışlara yönelebilir ve bu amaçla cinselliklerini de kullanabilirler. Alkol ve madde kullanımının, sağlık üzerine zararlı etkileri olduğu görülürken diğer yandan madde kullanımının kanun dışı olması hukuksal ve sosyal problemlere yol açabilmektedir. Buna bağlı olarak gerek yasal gerekse idari yönden alkol, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı ile ilgili önlemler ve kanunlar oluşturulmuştur. Anayasamızın 58. Maddesinde “Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” ifadesi; alkol ve madde kullanımını önlemenin devletin anayasal görevleri arasında önemli yeri olduğunu göstermektedir. Ceza hukukunda alkol ve madde bağımlılığının ceza sorumluluğuna etkisi büyük önem taşımaktadır. Alkol ve madde kullanımı hukuki anlamda genel olarak iki farklı şekilde değerlendirilmektedir. Bunlar; madde kullanımının kesilmesi sonrasında yoksunluk belirtilerinin oluştuğu tutkunluk (iptila) durumu ve maddenin kesilmesi sonrası yoksunluk belirtilerinin gözlenmediği alışkanlık (itiyat) durumlarıdır.


Madde kullanımı, alışkanlık olduğu yönünde değerlendirilen kişilerin kendi iradeleri ile bu alışkanlığa karşı koyabileceği düşünülerek, hukuksal açıdan cezai sorumluluklarının tam olduğu kabul edilir. Fakat madde kullanımı tutkunluk (iptila) yani bağımlılık düzeyinde ise kişinin durumu ruhsal hastalık olarak kabul edilir. Türk Ceza Kanununa göre “İrade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez” hükmü getirilmiştir. Ancak bu durum, iradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi için geçerli değildir. Bu saptamanın yapılması ve kişinin bağımlılık derecesinin belirlenmesi adli psikiyatrik değerlendirmelerde sıkça karşılaşılan bir durumdur. TCK'nın ilgili maddeleri olan 34/1 ve 34/2 ile 57. madde, "alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma" durumunu iradi olup olmama üzerinden farklılaşan cezaları öngörmektedir. Bu nedenle, adli psikiyatrik açıdan kişinin bağımlılık derecesinin tayini önem arz etmektedir. Ayrıca, TCK'nın 57. maddesinin 7. fıkrası, bağımlılığın varlığı ya da yokluğuna göre güvenlik tedbirine hükmedeceğini belirtmektedir. Bu nedenle, hukuki ve tıbbi açıdan kişinin bağımlılık derecesinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu maddelerde belirtilen cezaların uygulanabilmesi için, suç işleyen kişinin iradi olarak alkol veya uyuşturucu madde aldığı ya da iradesi dışında aldığı durumlar ayırt edilmelidir. Adli psikiyatrik değerlendirmeler, suçun işlendiği sırada kişinin aldığı alkol veya uyuşturucu madde miktarını, etkilerini ve kişinin davranışları üzerindeki etkilerini değerlendirerek, kişinin suç işleme kabiliyetinin ne ölçüde azaldığını belirlemeye çalışır. Bu nedenle, adli psikiyatrik açıdan detaylı bir değerlendirme yapmak önemlidir.

Kaynakça:

-Elzeiny, Ayman. Criminal Law ( General Part ) Chapter Five Culpability and Criminal Capacity. 2016. -Kennett, Jeanette, et al. “Drug Addiction and Criminal Responsibility a Feminist Approach to Medical Screening View Project NeurolabNL: Ethical Aspects of Neurobiological Explanations of Youth Antisocial Behavior View Project.” ResearchGate, 2013, https://doi.org/10.1007/978-94-007-4707-4_71. Accessed 28 Apr. 2023. -Husak, Douglas. DOUGLAS N. HUSAK. ADDICTION and CRIMINAL LIABILITY. 1999. Catley, Paul (2019). Personality Change, Criminal Responsibility and Diminished Capacity. In: Waltermann, Antonia; Roef, David; Hage, Jaap and Jelicic, Marko eds. Law, Science, Rationality. Maastricht Law Series, 14. Utrecht, Netherlands: Eleven International Publishing, pp. 177–208. -Türk Ceza Kanunu (TCK), Resmi Gazete 25611 (12 Ekim 2004), Kanun No. 5237

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page